KISKANÇLIK HASTALIK MIDIR?
“Kıskançlığı bir fikir sanırdım, öyle değil…bir acıymış. Ama ben kıskançlığı Broadway melodramlarındaki gibi duyumsadım, Kimseyi öldürmek istemedim, Yalnızca BEN ölmek istedim…” diyor şair kıskançlık için.
Kıskançlık nasıl yıkıcı ve yakıcı bir duygudur ki, şiirlere, şarkılara, romanlara ve hatta psikolojiye konu olmuştur. Siz kıskanç mısınız? Kadınlar mı daha kıskançtır, erkekler mi? İnsan neden kıskanır? Kıskançlık ne zaman hastalığa dönüşür? Şairin dediği gibi, sevdiğini kıskanan insan öldürmek mi ister? Ölmek mi?
Doğuştan Kıskancız. Kıskançlık Bir İçgüdü İnsan sonradan kıskanç olmuyor, kıskanç doğuyoruz hepimiz. Ancak herkes kıskançlığı kendi kişilik yapısına, davranış biçimine, karşı tarafın davranışlarına ve ilişkisinin içeriğine göre farklı boyutlarda yaşıyor.Takıntılı ve obsesif kişiler, kıskançlıkta birinci sırada olurken, şüpheci ve kuşkucular da onlardan geri kalmıyor. Hayatımızdaki İlk Kıskançlık Kardeş Kıskançlığı
Kıskançlığın temelinde sevilen kişiyi paylaşmamak duygusu var. Hayatta paylaşmak istemediğimiz ilk kişiler, anne ve babamız. Onlar bizi çok severken ve biz onları çok severken, günün birinde yuvaya gelen kardeş, iç dünyamızı alt üst eder. Artık çok sevdiğimiz anne babamızı paylaşmak zorundayızdır. Bize olan ilgi bölünmüştür. Ve çocuklar sevginin de bölündüğünü sanırlar. Bilinçli anne baba tutumlarıyla, çocuk kardeş kıskançlığını hafif atlatır. Kadınlar, Erkeklere Göre Daha Kıskanç İstatistiklere baktığımız zaman, erkeklere oranla kadınların daha kıskanç olduğunu görüyoruz. Annelik iç güdüsünün getirdiği sahiplenme, Dişi varlıklar arasında rekabetin fazla olması, Detaycı, analizci düşünce yapısı, Dedektif ruhlu olmaları ve Geçmişi asla unutmamalarıyla kadınlar, kıskançlıkta erkekleri geçiyor.
Kıskançlık Sınırları Aştığında, Hastalığa Dönüşüyor Seven insan kıskanır. Normal sınırlarında yaşandığında ilişkiye dinamizm de katar kıskançlık. Ufak tefek sevimli kaprisler, ilgiyi üzerine çekmek için yapılan nazlar, tatlı sahiplenmeler, karşı tarafın hoşuna bile gider. Ancak kıskançlık sınırlarını aşmışsa kişideki duygulanımlar şu şekilde olur
• Bana hiç önem vermiyor,
• Değersiz biriyim,
• Önemsenmiyorum,
• Beğenilmiyor ve sevilmiyorum,
• İşe yaramaz ve çirkinim.
Bu duygularla harekete geçen kişi, karşı taraftan daha çok kendisine eziyet eder. Tabii ihanete uğrayan ve eşine karşı güven duygusu kırılıp yok olan kişilere de hak vermek gerek diye düşünüyorum.